Ünlü Alman Yazar Matthias Göritz’in Yeni Romanı “Güneş Dil”, Yitik Ülke’den Yayımlandı

Güneş Dil – Çeviren: Yasemin Yelbay Yılmaz

Matthias Göritz’den İstanbul’un kalbinde geçen nefes kesici bir roman: “Güneş Dil”

Alman yazar ve şair Matthias Göritz’in büyük ilgi gören romanı Güneş Dil, şimdi Türkiye’de okurla buluşuyor. Hamburg Edebiyat Ödülü, Mara Cassens Ödülü, Robert Gernhardt Ödülü, William Gass Ödülü ve Uluslararası Pretnar Ödülü’ne layık görülen Matthias Göritz’in büyük ses getiren yeni romanı “Güneş Dil” Yitik Ülke Yayınları’nca yayımlandı. Güneş Dil’in Almanca aslından Türkçeye başarılı çevirisi Yasemin Yelbay Yılmaz tarafından yapıldı.

İki zamanlı anlatımıyla hem bugünün İstanbulu’nda ilerleyen bir keşif yolculuğunu, hem de 1930’ların karanlık Avrupası’ndan Türkiye’ye uzanan sürgün ve casusluk hikâyesini büyüleyici bir dille bir araya getiriyor.

Roman, Amerikalı genç kadın Lee’nin, büyükannesi Helene’in yıllarca sakladığı sırları araştırmak üzere İstanbul’a gelmesiyle açılır. Lee’nin bugündeki arayışı, 1930’larda yarı Yahudi ve eşcinsel olduğu için Nazi rejimi tarafından casus olarak Türkiye’ye gönderilen Georg Naumann’ın dramatik hayatına bağlanır. Okumaya devam et

Haberler, Yitik Ülke'den kategorisine gönderildi | , , ile etiketlendi | Yorum yapın

Yitik Ülke Yayınları – İstanbul Kitap Fuarı İmza Günleri

Pandemi sürecinde ara verdiğimiz kitap fuarlarına yeniden katılıyoruz. Yitik Ülke Yayınları olarak TÜYAP İstanbul Kitap Fuarı’nda 7. Salon 727 B adresli stantta yer alacağız. Tüm okurlarımız imza günlerimize, söyleşilerimize-etkinliklerimize ve standımıza, o eski günlerdeki gibi sohbete, paylaşıma ve dayanışmaya davetlidir.  

13-21 Aralık 2025 tarihleri arasında TÜYAP İstanbul Kitap Fuarı’nda Yitik Ülke standında buluşalım.

7. Salon 727 B’deyiz. 

***

YİTİK ÜLKE İMZA GÜNLERİ

13 Aralık 2025 Cumartesi

12.00 – Efe Duyan

13.00 – Kadir Aydemir – Mürsel Çavuş

14.00 – Esra Ecem Öksüz, Dervişe Güneyyeli – Nafia Akdeniz 

15.00 – Matthias Göritz

16.00 – Pınar Öğüt – Ayşe Mine Göney

17.00-19.00 Anlatılmayan Öyküler 1 ve 2. kitap – imza günü

 

14 Aralık 2025 Pazar

13.00 – Kadir Aydemir 

14.00 – Muazzez Çörtelek – Tülay Güzeler – Zeynep İrem Çağlar

15.00 – Mine Ölce

16.00 – Altay Öktem, Turgay Kantürk, Gökçenur Ç. – Filiz Leloğlu Oskay

 

15 Aralık 2025 Pazartesi

12.00 – 14.00 – Ayşen Baloğlu

13.00 – Kadir Aydemir

14.00 – Melike İnci, Tülay Güzeler

 

16 Aralık 2025 Salı

13.00 – Kadir Aydemir

14.00 – Ayşe Mine Göney, Mine Ölce, Esra Ecem Öksüz

16.00 – Nakeeb Samim

 

17 Aralık 2025 Çarşamba

13.00 

14.00

15.00 

 

18 Aralık 2025 Perşembe

13.00 – Sedef Özkan

14.00 – Hakan Bayhan

15.00 – Müge Ecem Demirci

 

19 Aralık 2025 Cuma

12.00 – Melih Yıldız

13.00 – Dalia Maya

14.00 

16.00 – Gökhan Erarslan

16.00 – Filiz Leloğlu Oskay, Muazzez Çörtelek, Mine Ölce, Filiz Çapar Şahin

 

20 Aralık 2025 Cumartesi

12.00 – İlke Kalaycı – Tuğba Turan

13.00 – Kadir Aydemir

14.00 – Melike İnci – Barış Efendioğlu

15.00 – Melih Yıldız – Harun Özen – Osman  Özenbaş

16.00 – Şeref Bilsel, Gökçenur Ç., Onur Behramoğlu

 

21 Aralık 2025 Pazar

12.00 – Batuhan Turhan

13.00 – Kadir Aydemir – Sibel Çelikel

14.00 – Melike İnci – Hakan Aytaç

15.00 – Verda Pars – Deniz Başıbüyük

 

Yitik Ülke'den kategorisine gönderildi | , ile etiketlendi | Yorum yapın

10. Kara Hafta İstanbul Festivali Başlıyor

Polisiye Edebiyatının Zirve Buluşması: 10. Kara Hafta İstanbul Festivali Başlıyor

Polisiye edebiyatının Türkiye’deki en köklü ve prestijli etkinliği olan 10. Kara Hafta İstanbul Festivali, bu yıl da okurları ve yazarları bir araya getirmeye hazırlanıyor. Festival, 13-14 Kasım 2025 tarihlerinde, tarihin ve gizemin buluşma noktası olan Pera Palace Hotel’de kapılarını açacak.

Etkinlik, iki gün boyunca, türün gelişimini ve güncel durumunu tartışmak, yeni eserleri tanıtmak ve polisiye edebiyata katkıda bulunan isimleri onurlandırmak amacıyla gerçekleştiriliyor. Okumaya devam et

Haberler kategorisine gönderildi | , , ile etiketlendi | Yorum yapın

Yitik Ülke instagram’da – Haber-Etkinlik Kanalımız Açıldı – DAVETLİSİNİZ

📚 Yitik Ülkemizin instagram haber-etkinlik-duyuru kanalı açıldı.

Davetlisiniz🌿 @yitikulke

KATILMAK İÇİN TIKLAYIN 👉 https://www.instagram.com/channel/AbZpZDS4VQ94VKv4/?igsh=Y3BqcWhyenF4aWw3 

Yitik Ülke'den kategorisine gönderildi | Yorum yapın

Mersin Kenti Edebiyat Ödülü Ahmet Ümit’e Verildi

Ahmet Ümit – Foto: Kadir Aydemir

Mersin Ticaret ve Sanayi Odası’nın düzenlediği Mersin Edebiyat Ödülü bu yıl 18’inci kez düzenlendi. Celal Soycan, Turhan Günay, Metin Cengiz, Yavuz Özdem ve Cemal Sakallı’dan oluşan seçici kurul, bu yıl polisiye edebiyatın başarılı ismi Ahmet Ümit’i ödüle değer gördü. Türkiye’de bir kent adına verilen tek ödül olma özelliği taşıyan Mersin Kenti Edebiyat Ödülü bugüne dek pek çok usta isme takdim edildi. Düzenlenen ödül törenine seçici kurulun yanında edebiyat ve sanat dünyasından pek çok isim de yer aldı. Mersin halkının ve sanatçıların yoğun ilgi gösterdiği etkinliğe MTSO yöneticilerinin ve seçici kurulun yanı sıra Turgay Kantürk, Metin Celâl, Tamer Öncül, Kadir Aydemir, Mehmet Erte, Veysel Erol gibi yazar ve şairler de katıldı. Ödül töreninde jüri başkanı Celal Soycan ve Turhan Günay da birer konuşma yaptı. Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Sefa Çakır’ın ve MTSO Meclis Başkanı Hamit İzol’un konuşmasından sonra sahneye çıkan Ahmet Ümit, hayatı ve yazarlık serüveni hakkında samimi bir konuşma yaptı. Geleneksel aile fotoğrafı çekildikten sonra ödül töreni sona erdi.

 

Haberler kategorisine gönderildi | , , , ile etiketlendi | Yorum yapın

Nesin Vakfı Edebiyat Yıllıkları İzinde Öykücülüğümüz: 1975-1984 – Burak Çakır

Nesin Vakfı Edebiyat Yıllığı

Daha önce Varlık yıllıklarını incelerken Nesin Vakfı Edebiyat Yıllığı’na gözüm takılmış ancak yoğunluğum sebebiyle bir başka bahara bırakmıştım. Nihayetinde beklenen bahar geldi ve 1976’dan 1985’e dek on yıl devam eden yıllıkları temin ederek okuma şansına eriştim. Varlık yıllıklarında olduğu gibi okumalarımı yine öykü üzerine yaptım ancak Nesin yıllıklarında farklı bir yaklaşım ve daha kapsayıcı bir tutum çabası gördüğümü söylemeliyim. Örneğin yıllıkların hemen başında yer alan “Edebiyat Yılı Takvimi” ile geçen bir yılın edebiyat olayları kronolojik sırayla veriliyor, bu da on yıllar sonra bile dönemin atmosferini ve gelişen olayları anlamlandırmayı büyük ölçüde kolaylaştırıyor. 1980 yıllığının “Sunu” bölümünde, Aziz Nesin de yıllıkları çok faydalı bulduğunu dile getiriyor. Nesin Vakfı Edebiyat Yıllığı’nı kurumsallaştırarak kendisinden sonra da devam etmesini istiyor ama yıllıklar yayın hayatını ancak on yıl sürdürebiliyor. Bu yazıyla, Nesin Vakfı Edebiyat Yıllıklarının izinde öykücülüğümüzün on yılında neler yaşandığına kısa bir bakış sunacağız. Okumaya devam et

İnceleme kategorisine gönderildi | , , ile etiketlendi | Yorum yapın

Hakan İşcen’le Söyleşi – Kadir Aydemir

Hakan İşcen

Hakan İşcen’le Yitik Ülke Dergi için konuştuk.

Söyleşi: Kadir Aydemir

*

-Kitaplarınızın aklınıza doğuş hikâyelerini ve gerçeğe dönüşme yolculuğunu bizimle paylaşır mısınız?

Roman-Öykü-Şiir bağlamında değişik türlerde yazan biri olarak, her kitabın bendeki dürtüsü, yaratıcı kaynağı farklı gelişti. Bazısı yaşadığım veya topluca yaşadığımız bir olayla, bazısı sadece okuduğum veya birisinin dudaklarından dökülen bir sözle, bazısı da sevdiğim bir insanı kaybetmekle. Ama tüm bu başlangıçların düşünce olarak zihnimde somutlaşmasından sonra, hemen hemen bütün kitaplar aynı ortak süreci yaşadılar. Sanırım sinematografik bir zihnim var. Veya yazan çoğu insan için böyle, bilmiyorum. Ve bu imgesel kareler düşünceden çok, duyguyla gelişiyor ve netleşiyor. Bunda şiir yazmamın da etkisi olabilir. Yazacağım her neyse, önce zihnimde şekilleniyor; sanki bir film karesi. O kıvama eriştikten sonra, gerisi sadece emek ve sabır işçiliği. Önce kaba inşaat; defter, kalemle. Sonra ince işçilik, ekran ve klavye ile.    Okumaya devam et

Söyleşi kategorisine gönderildi | ile etiketlendi | 1 Yorum

Nalân Tuntaş’la Söyleşi – Kadir Aydemir

Nalân Tuntaş’la Yitik Ülke için konuştuk…

Söyleşi: Kadir Aydemir

*    

-Kitaplarınızın aklınıza doğuş hikâyelerini ve gerçeğe dönüşme yolculuğunu bizimle paylaşır mısınız?

Konuların aklıma düşüşü her zaman aynı olmaz. Genellikle o sırada yaşadığım duygular beni o konuyu romana çevirmeme iter. ‘Zor Yıllar’ adlı kitabımın temelini ailem attı. Kurtuluş Savaşı’nda Kazım Karabekir’in Kolordusu’nda çatışan dedemin yaşamını yazma fikri ilk kez dayımdan çıktı. Kendisi de bir asker olarak aynı bölgede bulunmuştu. Madem kitap yazıyordum, dedemin yaşamını neden yazmayacaktım? Sağ olsun kendisi de bana çok ışık tuttu. Annemle teyzem de bu fikre gönülden katıldılar. Onlar da dedemin doğuda görev yaptığı birçok ildeki yaşamlarını anlattılar. Böylece aklıma giren fikri romana çevirme olasılığı doğmuştu. ‘Arşipel’in Çocukları’nda yine buna benzer bir şey oluştu. Dayım Kıbrıs Savaşı’nda binbaşı olarak görev almıştı. C 111 borda numaralı amfibi ana gemisinde görevlendirilen binbaşıydı ve harekâtı o yönetiyordu. Yine etkileyici bir konu karşısındaydım ve bu fırsatı elimden kaçıramazdım. Türklerin Kıbrıs’tan çekilmelerinin sonucunda konu kurguya dönüştü. Binbaşı Erkal’ın bir Ege adasına taşınıp orada geçirdiği günleri kurgulayıp yazdım. ‘Kasabanın Pençeleri’ adlı kitabın eskiye dalıp zihnimin Söke’de yaşadığım günlere yönelmesiyle aklıma düştü. İyisiyle, kötüsüyle bir kasabayı anlatabilirdim. Gerçi romanımda yer alan kasaba Anadolu içlerindeydi. Feodal bir yapısı vardı. İstanbul’da okuyan İzmirli bir kızın rastlantıyla o kasabaya gelin gidişiyle ilgiliydi. Kasaba sıkıcıydı, dağların arasında kalan karanlık bir yerdi, insanları kültürel açıdan gelişememişti. Kendinizi o kızın yerine koyun. Ailesi bu evliliğe karşı çıkmıştı. Dolayısıyla onlardan yardım istemesi olanaksızdı. Kitapta konu gitgide hareketlendi ve bir cinayetle roman sona yaklaştı. Okumaya devam et

Söyleşi kategorisine gönderildi | ile etiketlendi | Yorum yapın

Sönük Araba – Mehmet Ali Çelikel

David Hockney

Sönük araba; istop etmiş, çalışmayan araba demekmiş. Nereden bileyim?

“Abi sen hiç sönük araba kullandın mı?” diye sorunca bön bön baktım.

“Sönük araba kullandın mı hiç?” diye tekrar edince, tahmin ettim anlamını, ama doğrulamak için:

“Motoru çalışmayan araba mı?” dedim, “yok kullanmadım.”

“Direksiyonu gitlenir, dikkat etmen lazım, frenleri de dutmaz,” dedi, kaşlarını çatarak. Bilmeyişime mi kızdı, onu bu işle uğraştırmama mı, anlamadım.

Elin memleketinde eski püskü bir araba almışız zaten. Başımıza dert oldu. Hurdacıya gidecek.

“Çekme halatın da yoktur senin.” Var mı, diye sormaya bile gerek duymadı. Yoktu.

Arabasından uzunca bir kayış çıkardı. Onda da yokmuş işte. Kaşları iyice çatıldı. Arabamın önüne sırtüstü yatıp, ön tamponun altına doğru kendini ayaklarıyla geri geri iterek, başını tam tamponun altına soktu. İngilizce küfretti. Türkler arasında bir kuraldı bu. Yazılı olmayan bir kural. Bir aradayken edilen İngilizce küfürler, birbirimize edilmiş sayılmazdı. Dönerci İbo’nun dükkanında öğrenmiştim. Hatta İbo bizim ağza alınmayacak, galiz küfürleri İngilizceye çevirip söylerdi. İngilizce olunca sorun yok. Türkçe küfür edilince ortamdaki Türklere ya ayıp oluyor ya da birileri üstüne alınıyordu. Barış da ben üstüme alınmayayım diye İngilizce küfretti; halatı, daha doğrusu bende olmayan çekme halatı niyetine arabasından bulduğu kayışı benim arabanın ön tamponunun altındaki bir demire bağlarken. Okumaya devam et

Öykü kategorisine gönderildi | ile etiketlendi | 3 Yorum

“Yitirilmiş Şeyler Arasında” Üzerine – Ahmet Günbaş

Yitirilmiş Şeyler Arasında – Kadir Aydemir

Kadir Aydemir’in hemen her kitabında, doğayı içselleştiren, hatta onunla hemhal olmaya çalışan bir şiir dokusu var. İlk kitabı Sessizlik Bekçisi/Haikular’la (2002) başlayan bu süreç; Dikenler Sarayı (2003), Rüzgârla Saklı (2007), Soğuk Yazgı (2014) ve Otların Kalbi/Haikular’la 2022) devam eder. Japon edebiyatına özgü doğayı dillendiren bir tür olarak bilinen ‘haiku’nun, doğasal bilgeliğin ışıklı lirizmiyle Aydemir’in şiirinde pek güzel durduğunu söyleyebiliriz. Öyle ki, kimi kitap adlarının yanında “Haikular” yan başlığını kullanmasına karşın, Soğuk Yazgı’da ayrıca bir “Haikular” bölümü olduğunu gözden kaçırmayalım. Böylece duyarlığına bir Şaman ruhunun sindiği ilişkilenmekle içselleştirmek arasındaki doğasal bağın, onda belirgin bir şiir karakteri olarak öne çıktığını gözden kaçırmayalım.

Son kitap Yitirilmiş Şeyler Arasında* estirilen soğuk yellere karşı külleri sıcak bir hüzne sığınırız dengede kalabilmek için. Nereden bakarsak bakalım, siyah-beyaz renklerin egemen olduğu bir geçişle karşı karşıyayız. Doğanın etkin renkleri siyahla beyaz arasında paylaştırılarak koruma altına alınmıştır sanki. Şair, taşkın renklerin ilk hâlini, yani pırıltılı ve çekici hâlini iyi bilir. Gerek iz takibinde gerekse onları konuşturmada hayli başarılı… Ayrıca altını çizdiğimiz külleri sıcak hüzne eşdeğer bir hevesten söz edebiliriz. Okumaya devam et

Kitap Eleştirileri kategorisine gönderildi | , , , ile etiketlendi | Yorum yapın