İçeriğe geç

“Mezarlık Otel” – Aslıhan Gökbulut – Öykü

Nihat Kemankaşlı

Doktorun bekleme odasında oturmuş sıranın bana gelmesini bekliyordum. Gergin ve sıkıntılıydım. İçeri girecektim, tahlil sonuçlarına bakacaklardı ve bana yine hastalığıma neyin neden olduğunu bilmediklerini söyleyeceklerdi. Bu nedeni belli olmayan hastalıkların genel nedeni ise hep gerginlik ve stresti. Bunu duyunca yine gergin ve stresli olacaktım. Gergin ve stressiz bir hayat hayal etmeye çalıştım. Bu mümkün müydü? Dünya üzerinde yaşayan tüm insanlar hayatını kazanırken, yaşamını sürdürmeye çalışırken, başkalarıyla olan tüm temaslarda gergin ve stresli oluyordu istemsizce. Dünya üzerinde sadece ölüler gergin ve stresli olmayabilirdi. Sadece ölüler. Bu sinir bozucu düşüncelerden kurtulmak için etrafıma bakındım. Ama sadece mutsuz ve hasta yüzler vardı çevremde ve bu minik çabam hiç işe yaramadı. Sonra yoga hocasının öğrettiği nefes tekniğini uygulamak aklıma geldi. Derin bir nefes aldım, bunu içimde tutup aldığımdan daha uzun bir sürede vermeye çalıştım ve bunu birkaç kere tekrarladım. Daha iyiydim. Neyden sonra gözüm sehpanın üstündeki dergiye ilişti. İçinde belki kafamı dağıtacak bir şeyler bulurum umuduyla alıp karıştırmaya başladım. Genelde parayla yaptırılan yarı reklam, yarı bilgilendirme içeren dergilerdendi. Tarihi yarımadada aslına uygun restore edilmiş bir hamam haberi, bir Türk gezginin Marakeş gezisinden sonra morocco style dizayn ettiği bir kafe açması, kafenin göz okşayan fotoğrafları gibi şeylere hızlı hızlı baktım.

Sonra tuhaf bir yarı reklam yarı haberle karşılaştım. Mezarlık Otel. İşletmecileri insanların mutsuz ve kaygılı hayatlarından uzaklaşıp biraz huzur bulup ardından belki huzurdan sıkılıp hayatı özlemelerini sağlayacak mezarlık gibi sessiz ama huzur verici bir otel tasarlamış. Nasıldır acaba diye hayal etmeye çalıştım. Anlamak için yazının geri kalanını da okumaya karar verdim. Mezar kadar sessiz ve ıssız bir yerde uyuyup uyanmak, müzik ya da dış uyaranların olmadığı bir deneyim sunuyorlarmış.

Muhabir, “Mezarlık kelimesi olumsuz bir çağrışım yapmıyor mu?” diyor, otelin sahibi de “Olabilir ama biz ölüme karşı bu olumsuz algıyı yıkmak istiyoruz, hareketli, dolu dolu, verimli bir günün ardından uyumak nasıl bir ihtiyaçsa yine öyle bir hayatın sonunda ölüm de benzer bir ihtiyaç, yeter ki insanlar yaşarken hayatı ıskalamasın” diyor. Muhabir sözü yeniden alıyor, “Bu bakış açısı beni şaşırttı. Ölümü olumlayan ve kucaklayan bir bakış bu,” diyor. Otelin sahibi de “Ölmek olmasaydı yaşlanıp duran bir beden ve zihinle yaşamak korkunç olmaz mıydı? İnsanlık sonsuz gençliği bulmadıkça ölümsüzlüğü bulmaları bir anlam ifade etmiyor,” diyor… Oradan sözü ben alıyorum ve kendi kendime ölümsüzlüğü buldular mı diyorum, ama ikiliye hak da veriyorum.

Aslında bu yazı ve bu otel tam ihtiyacım olan şeydi. Beni düşüncelerimden uzaklaştırıp düşüncelerime farklı bir bakışla yaklaştırmıştı. Hatta bir alternatif sunmuştu, bir kaçış hayali. Elimdeki telefondan otelin fiyatına baktım. Hiçbir sonuç almayacağımı adım gibi bildiğim bu doktor görüşmesinin yarısı fiyatınaydı. Otel mi ucuzdu, doktor mu pahalıydı bilemedim ama ani bir kararla yerimden kalkıp doktorun sekreterine acil bir işim çıktığını, sonra arayıp tekrar randevu alacağımı söyleyip kendimi dışarı attım… Sonra oteli aradım ve hafta sonu için iki gecelik rezervasyon yaptırdım.

Günlerden perşembeydi ve akşamdı. Doktor randevusunun sonuçsuzluğuyla değil, otelin esrarının heyecanıyla doluydum. Ölüm şaşırtıcı bir anda gerginliğimi azaltmış mıydı ne? – Aslıhan Gökbulut

Tek Yorum

  1. Esen Esen

    Aslıhancım çok dikkat çekici bir öykü olmuş .Fiikrine emeğine sağlık .Düşündüm oteli .Ölüm korkusu olan biri için hiç de fena fikir değil …

Bir yanıt yazın