
Mihail Yuryeviç Lermontov
VERA’NIN PEÇORİN’E MEKTUBU*
Bir kez daha görüşemeyeceğimizden emin olarak yazıyorum bu mektubu. Birkaç yıl önce senden ayrıldığım zaman da aynı şeyi düşünmüştüm aslında fakat kader beni bir kez daha sınamak istedi; bu sınav karşısında güçsüz kaldım ve zavallı yüreğim ta derinlerinden gelen o tanıdık sese boyun eğdi yeniden… Beni bu yüzden küçümsemezsin, değil mi? Hem veda hem de bir itiraf mektubu bu aslında: Kalbimin seni sevdiği andan itibaren ruhumda biriken her şeyi sana söylemek zorundayım. Diğer bütün erkekler gibi davrandın sen de bana, bunun için suçlamayacağım seni. Beni bir malınmışım gibi sevdin, yoklukları hayatı monotonlaştıran ve birbiri ardınca öylece sürüp giden sevinçlerin, endişelerin ya da üzüntülerin kaynağı olarak gördün. Bunu daha en başında anlamıştım… Ama sen mutsuz bir adamdın ve bense kendimi bu mutsuz adam için feda ettim. Bir gün bu fedakârlığımı takdir edeceğini ve hiçbir koşula bağlı olmayan derin şefkatimi anlayacağını umarak… O zamandan bu yana çok zaman geçti: Ruhunun bütün sırlarını öğrendim… ve bunun boş bir umut olduğunu anladım. Öyle acıydı ki! Ama aşkım ruhumla bütünleşmişti: Ruhumla beraber karardı, ama asla tamamen sönmedi.
Sonsuza kadar ayrılıyoruz artık ancak emin olabilirsin ki, asla başka birini sevmeyeceğim: Ruhum tüm hazinelerini, gözyaşlarını ve umutlarını seninle tüketti. Seni bir kez sevmiş olan bir kadının diğer erkeklere küçümsemeden bakması imkânsız… Bu, onlardan daha iyi olduğun için değil asla! Hayır! Ama senin doğanda sadece sana özgü, gururlu ve gizemli bir şey var. Ne söylersen söyle, karşı koyulamaz bir güç var sesinde. Hiç kimse sen gibi sürekli sevilmek isteyemez ve kötülük, hiç kimsede bu kadar çekici olamaz. Hiç kimsenin bakışları bu kadar mutluluk vaat etmez karşısındakine. Hiç kimse kendi üstünlüklerini sen kadar iyi kullanamaz ve hiç kimse senin kadar gerçekten mutsuz olamaz, çünkü herkes bunun aksini kendine ispat etme peşindedir…
Şimdi senden neden ayrıldığımı açıklama vakti. Sadece beni ilgilendirdiği için sana belki de önemsiz gelecektir…
Bu sabah kocam odama girip Gruşnitski ile aranızda geçen tartışmayı anlattı bana. Yüzümde büyük bir değişiklik olmuş olmalı ki, uzun uzun gözlerimin içine baktı. Bugün benim yüzümden düelloya çıkmak zorunda kalacağını düşününce bayılacak gibi oldum; aklımı yitiriyorum sandım… Ama şimdi soğukkanlılıkla düşünüyorum ve hayatta kalacağına şüphem yok. Yanında ben yokken ölemezsin sen! İmkânsız! Kocam uzun süre dolaştı durdu odanın içinde. Bana ne söylediğini bilmiyorum, ona ne cevap verdiğimi de hatırlamıyorum… Muhtemelen sana âşık olduğumu söyledim kendisine… Konuşmamızın sonunda bana korkunç birkaç kelimeyle hakaret ettiğini ve odadan çıktığını hatırlıyorum sadece. Arabayı hazırlamalarını söylediğini duydum… Pencerenin önünde oturdum, üç saattir dönüşünü bekliyorum… Ama neyse ki sen hayattasın, ölemezsin! Araba neredeyse hazır…
Elveda, elveda… Muhtemelen öleceğim, ama ne önemi var ki? Eğer beni her zaman hatırlayacağından emin olabilseydim, sevmekten bahsetmiyorum, hayır, sadece hatırlamaktan… Elveda! Geliyorlar beni almaya… Mektubu saklamalıyım…
Meri’yi gerçekten sevmiyorsun, değil mi? Onunla evlenmeyeceksin? Dinle, en azından benim için bu fedakârlığı yapmalısın çünkü neyim varsa bu dünyada, hepsini kaybettim uğrunda…
Mihail Yuryeviç Lermontov – Çeviren: Merve Ay Karakuş
*Lermontov’un yakında Yitik Ülke Yayınları’ndan çıkacak olan “Zamanımızın Bir Kahramanı” adlı romanından…