Âdet kanının boşaldığı bir koridorda dışarıya çıkmak için çabalıyordum. Gazete vardı elimde ve korunmaya çalışıyordum. O kent, bir sahil kentiydi. Koridordan çıktığımda. Şöyle uzun bir U çizen sahili vardı. Ama kent iyiydi de sorunlar bitmiyordu. Valizlerimi kaybetmiştim. Yolda. Hiç de hatırlamıyordum bu nasıl oldu.
Sonra şunu gördüm. Kentin üzerine her şeyi unutmaları için bir ilaçlama yapılmıştı. -Genel bir bellek kaybı içinmiş bu… Valizler orada duruyordu tam da bir sokağın köşesinde. Gidip aldım. Nereye gidecektim kendimden başka? Kent, boktan bir kara kaplı defter gibi duruyordu. Acaba onu okumam mı gerekiyordu, yoksa videosu daha mı çok dikkat çekerdi? Kent nasıl okunurdu acaba? Sonra sevgilimi aramak istedim. Aradım da. Hiç beklenmedik şey şuydu. Yanıt geldi. Orda Seda var mı dedim. Hani şu gözleri şaşı olan mı dedi, ses. Hayır, dedim. Ha, o 8 numara, dedi. Bağlantı koptu. Sonra, sonrası daha karışık. O sahilleri yüzmüştüm daha önce o kentte. O trenleri zor yakalamıştım. Genelde de gittiğim yerlerde taksi yoktu. Belki de hayat, senaryosu düzgün olduğu için vardı. Bu kadar, probleme de gerek yoktu.
Belki de!