
Arthur L. Flory
Japonca bir sözcük olan Sabi, Haiku geleneğinin eşsiz ve yaşamsal bir bileşenidir. Sabi de, Japon sanatlarında yer alan diğer kavramlar gibi, batılı anlaklar tarafından güçlükle kavranabilir. Yine de bu zorluğa göğüs germeye, terimin yanıltmacı ve gizemiyle başetmeye çalışalım.
R. H. Blyth Doğu Kültürü adlı kitabında “söylenebilen şey Sabi değildir” demişti. Bu yorum düşüncelerin uzdilli bir biçimi olarak Zen “sözcüksüzlük” ‘ünü anlayan bir Haijin’e hiçbir engel getirmez. Örnek olarak Kishu’nun şu şiirini ele alalım,
Güz ikindisi
tek çığlık atmadan
bir karga geçiyor.
En derin gerçekler imgesizdir, dile getirilmemiş olandan doğmuştur ve haiku’nun sözcüksüz katmanına aittir. Bununla birlikte her sözcük gereklidir haiku’da
Sessizce dalgalanır
kıyıya vurmuş seyir defteri,
kar tutmuş
Aynı şiir şöyle de çevrilebilirdi.
Sessizce sallanır
dalgalarla, kıyıya vurmuş
kar tutmuş kütük
Basho’ya bakıldığında Sabi’nin gizemi artar. “Sabi’nin olmadığı yerde keder vardır,” demiştir Basho. Ancak Sabi, keder sözcüğünün genel anlamıyla kuşatılamaz. Daha doğrusu Sabi, ayrık bir noktadan gözlemlendiğinde her şeyin kendi tekil varoluşu içinde olduğu bir yalnızlık niteliği ile mut-keder ikileminin ardına uzanır. Alan Watts’a göre Sabi Yalnızlığı, şeylerin olağanüstü bir anlıksallıkla, kendi kendilerine ve olmakta oldukları gibi görmektedir. Yazar bu duruma ilişkin olarak Buson’un şu şiirini örnek verir.
İkindi meltemi
sular balıkçılın
ayaklarını yalıyor
Kendimizi doğaya daldırdığımızda, büyük bir sürpriz olarak şeyler o anda yalıtılmış kendine özgülükleriyle görünürler. Sabi Yalnızlığı, bir başına olmak ve her şeyle birlik olmak kavramlarının ötesinde, mut ya da kedere ilişkin seçtiğimiz bir durum değil bizi seçen bir hâl olarak ortaya çıkar. Diğer bir deyişle Sabi, yalnızlığımızın şeylerin yalnızlığını bozmadığı bir kendi başınalık ve birlikteliktir.
Kış tepesi—
rüzgâr ve yıldızlar
hep birlikte yalnızız
William Higginson Haiku elkitabında Sabi’yi “zamanda yalnızlık duyarlığıyla kuşatılmış bir güzellik” olarak tanımlar. Buna en güzel örnek olarak da Ryota’nın şu şiirini gösterir.
Geceyarısı kimin
ıştını yanıyor hâlâ—
soğuk yağmur
Karasafra’nın (melankoli) alçak sesine rağmen geleneksel olarak Sabi’de insanî drumların ıssız yanları yüceltilmiştir. Geçiciliğin kederi sürekli değişime karşı koymayı bıraktığımızda geçmiştir. Böylece sıkıntı kabullenmiş olmayız. Sıkıntı, ancak bir an için ergiyerek çevremizdeki her şeyin içinde çözünmüştür. Aşağıdaki şiirde, Tombo’nun, oğlunu yitirdiğinde duyduğu dile getirilmemiş keder, geçicilik olgusunun zarif güzelliğiyle bastırılmıştır.
Sıcak yaz rüzgârı—
yeldeğirmeni kanatçıklarının
gölgesi otların üstünden akıp gidiyor
Gerçek bir Haijin ruhunun derinliği ve genişliğinde dünyanın acıları, güzelliği ve erinci kusursuz bir şekilde barıştırılmıştır.
Dalgalı bir deniz
geriniyor Sado göğünde—
samanyolu
Ancak Sabi, sıradan yaşamlarımızı oluşturan, çeşitlilik bahçesindeki “önemsiz” ayrıntıların gözlemlen-mesiyle, tüm bunların üstünde, Sabi’nin güzelliğe dahil olmadığı ancak güzelliğin Sabi’ye sahip olduğu bir yerde yükselir.
Gerçek Sabi, haiku’da olduğu gibi, yoksulluğun ıssız yalınlığı’na sahip bir biçimle ile ifade edilebilir.
Gömütleri gezmek:
Yaşlı köpek
yol gösteriyor
Böylece, özgeci ayrımın alçakgönüllü bakış açısı, gerçekliğin kırallığına girişte bize rehberlik edecek sanırım
Yaslanıp soluklanıyorum…
sarkık çitler
tepeyi aşıp gidiyor