İçeriğe geç

“Mesafe” – Sedef Özkan – Öykü

Savaş Çekiç

“Bu mesafe iyi oldu,” diye düşündü. Geçen yıl bu zamanlar, eli ayağı birbirine dolaşıyordu; aşk kapısını çalmıştı, bundan hoşnuttu da. “Belli bir mesafede durursak daha az zarar görürüz,” diye laf atıyordu kapıya dikilmiş geçmişi. Aşkı hem hissedip hem de engellemeye çalışmak doğal değildi elbette. “Her şey benim kontrolümde,” diyordu aklınca; bu yaştan sonra kalan hormonları da aşk için heba etmenin hiçbir anlamı yoktu. Odaklanması ve başarması gereken hayati işleri vardı.

Telefon çaldı, aşk arıyordu; tiyatro öncesi tavuk pilav yiyebilirlerdi ya da kendisi de ofise gelebilirdi, sonra da tiyatroya giderlerdi. İşi bitmişti aslında ama “Ben seni ararım, sen ye,” diye cevapladı. Sinemacı dostu kısa film getirmişti, onu izlemek kafasını dağıtabilirdi. Akabinde sinemacı dostunun tanıştırdığı senaryo yazarı kız geldi aklına. Onunla bir ara bir yerlerde hafta sonu geçirmek fena fikir değildi hani; kız sürekli ‘benimle seviş’ hormonları fışkırtıyordu. Hatta bu kaçamak, aşka mesafe koymayı da kolaylaştırabilirdi.

Kısa film çok saçmaydı, bu kadar uzun eziyet çekemeyecekti! Bitmesini beklemeden aşka varmaya karar verdi. Gri kış hâkimiyetine rağmen parlak bir akşamdı. Doğrudan tiyatroya gidecekti, aşkı aramaya gerek yoktu, tavuk pilav yolu zaten aynı yoldu. Birden, aşkının ille de organik tavuk diye tutturma ihtimali yüksek hali gözünün önüne geldi. Gülümsedi. Seviyordu onun küçük çırpınışlarını.

Çırpınış?! Çırpınış mı?! Bu da ne! Neler oluyor?! Çok büyük bir patlamayla savruldu. Biraz önce yürüyordu değil mi? Film mi, kâbus mu, bu neyin nesiydi böyle! Biriken çırpınışların patlaması mı? Ya bu çığlıklar?! Ya üzerine üzerine gelen ne idüğü belirsiz bu parçalar, parçacıklar?! “Ne bu? Ya Rabbim, ölüyor muyum?! Kahretsin! Kahretsin, bomba olmalı! Bu çığlıklar! Kahretsin!” “Ya Rabbim! Kısa filmin sonu olsun bu!”

“Tiyatro, tiyatroda oldu patlama!” diye bir ses duydu. Ya aşk?! Aşk neredeydi? “Aşkkkkkkk, neredesinnnnn?” Ortalık toz duman, savrulduğu yerde uzuvlarını kontrol ederken bir patlama daha oldu. Artık duymuyordu, görmüyordu. Olduğu yere kapandı, kendine geldiğinde hastane odasındaydı, sonra annesiyle abisini seçti gözleri. Yine uzuvlarını kontrol etti, hepsi yerli yerindeydi. “Aşk?” diye sordu. Annesi bir şey diyemedi, ağlamaya başladı. Abisi, “Aranızda çok az mesafe varmış, o tiyatrodaymış,” dedi. Kontrolü elden bırakmayan beynin refleksiyle mi, yaşamaya seçilmişliğin gizli kapaklı gururuyla mı bilinmez, ‘üzülmeye’ dahi geçemeden ilk anda ‘hayatta kalmamı sağlayan mesafe’ diye düşündü. E zaten başarması gereken hayati işleri vardı. Gözleri elbette dolmuştu. – Sedef Özkan

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir