
Onur Behramoğlu ile Yitik Ülke Dergi için konuştuk.
Söyleşi: Kadir Aydemir
*
-Kitaplarınızın aklınıza doğuş hikâyelerini ve gerçeğe dönüşme yolculuğunu bizimle paylaşır mısınız?
Şiirin tohumlarının mizacımızda, çocukluk anılarımızda, bilinçdışında bir yerlerde olduğunu düşünüyorum. Sonra birisi, bir durum, bir nesne, bir an gelip oralardaki bir tele dokunuveriyor. Şirazlı Hâfız’ın dediği gibi, “Şiirindeki renge, hayale kanma Hâfız / Sadece boş levhayız, dokundukça çınlarız.” Bazen de “bir tel kopar ve ahenk ebediyyen kesilir” gibi oluyor ama diyalektik sürdüğü için de, şairin “ebediyyen” dediği aslında kendisine sonsuz görünenin yeni bir denge durumunda söyleyeceği yeni sözcüklerle aşılmasına kadar sürüyor.
Her şiirde “Efendimiz acemilik” duygusuyla, “Şimdi şuraya şu sözcüğü, şu sesi, şu aksak ritmi yerleştirdiğimde mükemmele varacağım” düşüncesi çelişir, çekişir. Gerçeği, yalnızca gerçeği istediğimden; şiir tam da o mücadelenin sonunda doğsun isterim.
-Şimdi kitaplarınıza bakınca ne düşünüyor, ne hissediyorsunuz? Sizdeki karşılıkları nelerdir? Okumaya devam et






