Televizyonu da kurulmuş, kilimleri de serilmiş evine, ağır ağır tırmandığı ilk akşam. Bir, adım sesleri yoruyor onu, bir de her basamakta iyice ağırlaşan bacakları. Anahtarı çantasında ararken de acemi, kapıdaki kilidi döndürürken de. Ne koridorun ucundaki iri yapraklı bitkiler ne de mutfak masasındaki kasımpatıları onu içeriye çağırıyor. Dikildiği yerden bir…
Yitik Ülke Edebiyat Dergisi Yazılar
Başımda eski şarkılardan yeni bir taç her dem avare döndüm durdum yoklukta durma yağdı üstüme bakraç bakraç şiir, ne işim vardı benim bu çoklukta. Dinmedi hiç iç sızısı yaban sesimin çığlık çığlığa hep o güzellik çağrısı her gün inip çıktım merdiveninden emin Haşim’in, akşam; ki geçmez o kalp ağrısı.…
1938 yılı Ağustos ayında Akçapınar Köyü, daha evvel görülmemiş bir belayla boğuşuyordu. Körfez, bataklığın pençesinde can çekişiyordu adeta. Yöre halkı için yabancı bu garabetle uğraşması hiç kolay değildi. Sivrisinekler cirit atıyor, hastalık yayıyor ve çoluk çocuk sıtmadan kırılıyordu. Uzun istişareler sonunda, herkes elinden geleni yaptığını da düşündükten sonra bataklığı kurutmak…
Doktorun bekleme odasında oturmuş sıranın bana gelmesini bekliyordum. Gergin ve sıkıntılıydım. İçeri girecektim, tahlil sonuçlarına bakacaklardı ve bana yine hastalığıma neyin neden olduğunu bilmediklerini söyleyeceklerdi. Bu nedeni belli olmayan hastalıkların genel nedeni ise hep gerginlik ve stresti. Bunu duyunca yine gergin ve stresli olacaktım. Gergin ve stressiz bir hayat hayal…
yirmi birinci yüzyıl’ın ilk yılları. her tarihi yarımada ziyaretinde aynı hadiseyi, gözlerden uzak kuytu bir köşede dövdüğü akranından herkesin ortasında nasıl dayak yediğini hatırlıyordu refik… dalgın bakışlarını kaldırıp kocaman, upuzun çınarların tepesine dikti. balıkçılların orda ne işi vardı… bir apartmanın girişinde mermer basamakların üzerinde patakladığı oğlan, arsada bütün arkadaşlarının gözü…
“Bu mesafe iyi oldu,” diye düşündü. Geçen yıl bu zamanlar, eli ayağı birbirine dolaşıyordu; aşk kapısını çalmıştı, bundan hoşnuttu da. “Belli bir mesafede durursak daha az zarar görürüz,” diye laf atıyordu kapıya dikilmiş geçmişi. Aşkı hem hissedip hem de engellemeye çalışmak doğal değildi elbette. “Her şey benim kontrolümde,” diyordu aklınca;…
Kahvemi aldım, kasadan uzaklaşırken içeriyi taradı gözlerim, boş bir masa ve oturacak bir yer aradım, yoktu, herkesin önünde soğumuş veya birazı içilmiş bir kahve bardağı duruyordu, ekranlar açıktı, herkes ekrana bakıyordu, kimse kimseyle konuşmuyordu, beni fark eden de yoktu, kahve siparişi verenler de ellerindeki cihaza bakıyor ve yarım ağızla kendi…
Unutmak Yok Bunca zamandır nerede olduğumu soracak olursan “Oldu bir şeyler” demeliyim oturmalıyım bir taşa kararan dünyada, kendini yemiş bitirmiş bir nehirde. Korumasını bilmiyorum yitirdiklerini kuşların Geride bıraktığım denizi ya da çığlığını kız kardeşimin. Nedir bu toprağın zenginliği? Gün neden günle kapanıyor? Neden karanlık gece çalkalanıyor ağzımda? Ve…